12 Mart 2021

Basına ve Kamuoyuna,

Dönemin Genelkurmay Başkanının, “Sosyal uyanış, iktisadi gelişmeyi aştı” diyerek, gerekçesini açıkladığı 12 Mart Darbesinin üzerinden elli yıl geçti. 

İktisadi gelişmeyi sağlamak yerine, sosyal uyanışı bastırmayı tercih edenler; hakça paylaşımı, bağımsız bir vatanda özgürce yaşamı isteyen işçileri, gençleri, aydınları, sanatçıları işkenceden geçirip zindanlara doldurdular. Devrimci gençleri kurşuna dizip, darağaçlarında ipe çektiler. 

9 yıl sonra hak ve özgürlük talepleri, yeniden çok daha geniş biçimde ortaya çıktığında, yine ABD patentli yeni darbe, benzer gerekçelerle ve bu sefer çok daha ağır biçimde toplumun üzerine çöktü. 

Türkiye bu darbelerle hesaplaşamadığından, daha sonraki yıllarda 28 Şubat 1997’deki gibi örtülü darbeyi, 15-16 Temmuz 2016’da da başarısız darbe girişimini yaşadı. 

Bütün bu darbelerin ortak yanı; ABD ile bağlantılı olmaları ve özgürlüklere ve sola düşman olmasıydı. Daha fazla demokrasi, daha iyi bir yaşam isteyen bunun için mücadele eden emekçilerin sendika, parti ve derneklerine karşı duyulan düşmanlıktı. Her darbe döneminde emekçiler büyük hak kayıplarına uğrarken, büyük sermayenin karlarının katlandığına, emperyalist tekellerin ülke üzerindeki kontrollerinin arttığına ve özellikle ABD’nin yeni imtiyazlar kazandığına tanık olduk. 

12 Mart darbesi önemlidir, çünkü; ülkemizin bugüne kadar görebildiği en özgürlükçü anayasa olan 1961 Anayasasını ve o ortamda gelişen örgütlü halk hareketini yok etmek üzere başlatılmış gerici saldırının ilk adımıdır. Bu saldırı, aynı zamanda cumhuriyetin kuruluşundan bu yana kazanılmış tüm ilerici değerlerin yok edilmesini de hedeflemektedir.

Darbeler sosyal ve siyasal yaşamda büyük tahribatlara yol açtı, ancak en büyük tahribatı, 15-16 Temmuz 2016 başarısız darbe girişimini “Allah’ın Lütfu” sayıp, kendi darbesini yapan ve bugünkü tek adam diktatörlüğünü kuran, bugünün iktidarı yaptı/yapıyor. 

20 Temmuz 2016’dan bu yana ülkemiz sivil bir darbe dönemi içinde yaşıyor. Bugünün sivil darbesi, askeri darbelerle başlayan gericiliğin devamıdır ve o darbelerin açtığı yoldan yürümeye devam etmektedir.

Diğer darbe dönemlerinde olduğu gibi bugün de hukuksuzluğun, devlet terörünün, işkencenin, emek sömürüsünün, baskı ve sansürün, yolsuzluğun, farklı kimlik, inanç ve kültürleri inkâr ve asimilasyonun, ayrımcılık ve nefretin zirvede olduğu günleri yaşıyoruz. 

***

12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbecileri tarafından sol görüşlü olduğumuz için Türk Silahlı Kuvvetleri’nden atılmış askerler olarak, tüm askeri darbeler gibi sivil darbeyi de lanetliyor ve ülkemizin gerçek anlamda demokrasiye ulaşması için ayrımsız tüm darbelerle hesaplaşılması gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz.

Darbelerin temel hak ve özgürlüklere, emek barış ve demokrasi güçlerine verdiği zararın bilinciyle, her türlü askeri ve sivil darbeye, diktatörlüğe, savaşa karşı olduğumuzu, 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbelerine teslim olmadığımız gibi, siyasal İslamcı faşizmin karanlığına da teslim olmayacağımızı bildiriyoruz.

ADAM-DER olarak, kültürler ve halklar coğrafyası ülkemizin gerçekten demokratikleşmesi ve barışa kavuşması için, tüm emek, barış ve demokrasi güçleri ile birlikte mücadeleyi sürdüreceğiz.

Saygılarımızla

Askeri Darbelerin Asker Muhalifleri Derneği

ADAM-DER YÖNETİM KURULU