ADAM-DER’in darbelerle hesaplaşmak amacıyla başlattığı kampanya sürüyor. Son olarak milletvekillerine açık mektup gönderen dernek yönetimi, darbeler arasında yapılan ayrımcılığı daha fazla görünür kılmak amacıyla imza kampanyası başlattı. Derneğin Kampanya Koordinatörü Muhsin Dalfidan, tüm darbelerle ayrımsız hesaplaşmadan toplumda açılan yaraların kanamaya devam edeceğini vurgulayarak, demokrasiden yana tüm kişi ve kurumları başlattıkları imza kampanyasına destek vermeye çağırdı.
Askeri Darbelerin Asker Muhalifleri Derneği (ADAM-DER), 12 Eylül Darbesi’nin 40’ıncı yıl dönümü ile 30 Aralık 2020 tarihleri arasında; “7248 Sayılı” yasa ile yapılan ayrımcılığın görünür kılınması ve 12 Mart ile 12 Eylül darbeleri sıkıyönetim mahkemelerinin kararlarını da hükümsüz hale getirecek yasal düzenleme yapılması için başlattığı kampanyayı sürdürüyor. Meclis’in açılmasıyla milletvekillerine mektup gönderen dernek yönetimi, darbeler arasındaki ayrımcılığın giderilmesine yönelik gerekli yasal düzenlemenin yapılmasını talep ederken, bu taleplerini kamuoyu desteği ile TBMM’ye sunmak amacıyla imza kampanyası başlattı.
‘TÜM DARBELERLE AYRIMSIZ HESAPLAŞILMALIDIR’
Change.org üzerinden başlatılan ve 25 Aralık tarihine kadar sürecek olan imza kampanyası için hazırlanan çağrı metninde şu ifadelere yer verildi;
“27 Mayıs 1960 darbesinden sonra Başbakan Adnan Menderes ve arkadaşlarını idam cezasına çarptıran özel mahkeme Yüksek Adalet Divanı kararlarını hükümsüz hale getiren ve bu kararlardan doğan zararların tazmin edilmesini öngören, 1 Temmuz 2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7248 sayılı yasanın gerekçesinde; ‘Milletin vicdanında açtığı derin acı uzun yıllar hissedilen 27 Mayıs 1960 askeri darbesi, demokrasiye ve milli iradeye yönelik bir suikast olarak gerçekleşmiş; milletin özgürleşme iradesine olduğu kadar kalkınma çabasına da engel olmuş bir tertiptir. 27 Mayıs 1960 askeri darbesi, 12 Mart 1971’de, 12 Eylül 1980’de, 28 Şubat 1997’de ve en son 15 Temmuz 2016’da millete kasteden girişimlerin ilk halkasıdır’ denilmektedir. Bu gerekçe tüm darbelerin millete karşı yapıldığının ve milli iradeyi gasp ettiğinin beyanıdır. Bu beyan ortada dururken 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbe mahkemelerinin yargılamalarının milli iradeden alınan yetkiyle yapıldığı savunusu kabul edilemez. Bu darbeler arasında ayrımcılıktır. Darbelerle ayrımsız hesaplaşmak, TBMM’ye düşen tarihsel bir görevdir!”
Ayrıca metinde TBMM’nin, 12 Mart ve 12 Eylül darbeleri sonrasında kurulan sıkıyönetim mahkemelerinin kararlarına ilişkin ivedilikle şu yasal düzenlemeleri yapması talep edildi;
*27 Mayıs 1960 darbecilerinin kurduğu Yüksek Adalet Divanı tarafından yargılanan herkesin hakları nasıl iade edildi ise; 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbecilerinin kurduğu ve onların emir komutasıyla hareket eden sıkıyönetim mahkemelerinin kararları ilga edilerek, yargılanan tüm kişi ve kurumların hakları iade edilmelidir.
*12 Mart 1971 darbe mahkemelerince Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’a verilen idam kararı ilga edilerek itibarları teslim edilmelidir.
*12 Eylül 1980 darbe mahkemelerince (sıkıyönetim mahkemeleri) siyasi mahpuslara verilen idam kararları ve Milli Güvenlik Konseyi onaylama kararları ilga edilerek itibarları teslim edilmelidir.
*Tüm darbecilerin isimlerinin verildiği cadde, park, bulvar, bina, kurum vb. tüm kamusal alan isimleri değiştirilerek darbecilerin isimleri kamusal alanlardan silinmelidir.
‘7248 SAYILI YASA TBMM’NİN DARBELERLE AYRIMSIZ HESAPLAŞMAK YÖNÜNDEKİ TARİHSEL GÖREVİNE İŞARET ETMEKTEDİR’
Dernek yönetiminin TBMM’de grubu bulunan partilerin milletvekillerine gönderdiği açık mektupta ise darbelerle yüzleşme ve hesaplaşma adına, 27 Mayıs darbesi sonrasında kurulmuş mahkemenin kararları hükümsüz hale getirilirken, 12 Mart ve 12 Eylül sıkıyönetim mahkemelerinin görmezlikten gelinmesinin kabul edilemez olduğu vurgulandı.
Mektupta;
“27 Mayıs 1960 Darbesi’nin ürünü olan Yüksek Adalet Divanı’nın kuruluşu, yapısı ve işleyişi ile ilgili yapılmış tüm değerlendirmeler, yani; hâkim güvencesinden ve doğal yargıç ilkesinden yoksunluk, bağımsız yargı organı niteliği taşımaması gibi nitelikler 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbelerinin sıkıyönetim mahkemeleri için de geçerli hususlardır. Darbelerle yüzleşme ve hesaplaşma adına, 27 Mayıs darbesi sonrasında kurulmuş mahkemenin kararları hükümsüz hale getirilirken, 12 Mart ve 12 Eylül sıkıyönetim mahkemelerinin görmezlikten gelinmesi kabul edilemez. 7248 sayılı Yasa’nın genel gerekçesinde değinildiği gibi, ‘Söz konusu yargılamaların sebep olduğu mağduriyetlerin ve açtığı toplumsal yaraların mümkün olduğu ölçüde giderilmesi, demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetinde yasama organına düşen başlıca ödevlerden biri olarak telakki edilmelidir.’ Şeklindeki ifade, bugün de TBMM’nin darbelerle ayrımsız hesaplaşmak yönündeki tarihsel görevine işaret etmektedir. TBMM’nin yeni yasama yılında 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 askeri darbeleri sonrasında kurulan sıkıyönetim mahkemelerinin kararlarını hükümsüz hale getirecek bir yasa önerisini ivedilikle gündemine alması ve darbe dönemlerinde darbecilerin keyfi idari kararlarıyla görevlerine son verilen kamu görevlilerinin mağduriyetine son vermesi, toplumsal bir yaranın sarılmasını sağlarken, millet iradesine kast edenlere karşı Yüce Meclis’in tarihi bir tutumu olarak anılacaktır” denildi.
‘KAMPANYAMIZA DESTEK VEREREK DEMOKRASİYE KATKI KOYMAYA ÇAĞIRIYORUZ’
Kampanya ile ilgili konuşan ADAM-DER Kampanya Koordinatörü Muhsin Dalfidan, darbelerle yüzleşme ve hesaplaşma vesilesi olabilecek girişimler ve adımların güncel siyasal çıkarlar uğruna heba edildiğini belirtti. Yasa TBMM’de görüşüldüğü esnada 27 Mayıs darbesiyle sınırlı kalınmaması, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbeleriyle de hesaplaşılması gerektiği noktasında görüş belirttiklerini söyleyen Dalfidan, bu yoldaki çabalarının ise TBMM çoğunluğunda karşılık bulamadığını ifade etti.
Darbelerle hesaplaşılması noktasında başlattıkları imza kampanyasına destek olmaya çağıran Dalfidan şunları söyledi;
“Darbelerle hesaplaşma milyonlarca insanın talebidir. Bugüne kadar ki darbeler milyonları açlığa ve işsizliğe mahkum etti. Onbinlerce insanı sürgüne gönderdi. Yüzbinlerce insanı işkence yaptı ve yıllarca hapsetti. Bu yaralar hala kanıyor. Tüm darbelerle yüzleşilmeden ve hesaplaşılmadan da kanamaya devam edecek. Biz bu inanç ve sorumlulukla bu kampanyayı başlattık ve sürdürüyoruz. Darbeler arasında yapılan ayrımcılığı daha fazla görünür kılmak, kamuoyu oluşturmak ve taleplerimizi kamuoyu desteğiyle TBMM’ye sunmak için imza kampanyası başlattık. Demokrasiden yana tüm kişi ve kurumları ‘Tüm Darbelerle Ayrımsız Hesaplaşılmalıdır’ kampanyamıza destek vererek demokrasiye katkı koymaya çağırıyoruz”