12 Eylül 2020 tarihinde “Darbelerle Ayrımsız Hesaplaşılmalıdır” başlığı ile bir kampanya başlatan Askeri Darbelerin Asker Muhalifleri Derneği (Adam-Der), TBMM Başkanlığına iletilmek üzere bir imza kampanyası başlattı.
1 Temmuz 2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 7248 sayılı yasa ile 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra Başbakan Adnan Menderes ve arkadaşlarını idam cezasına çarptıran özel mahkeme Yüksek Adalet Divanı kararları hükümsüz hale getirilmiş, bu kararlardan doğan zararların tanzimi için hak sahiplerine dava açma yolu açılmıştı.
Adam-Der, TBMM’nin bu yasa ile darbeler arasında ayrımcılık yaptığını belirterek, 27 Mayıs’ın Yüksek Adalet Divanı ne kadar hukuka uygunsa, 12 Mart ve 12 Eylül’ün sıkıyönetim mahkemeleri de o kadar hukuka, bağımsız hakim ilkesine ve adil yargılama ilkelerine uygun mahkemelerdir diyerek, darbeler arasındaki ayrımcılığa son verilmesini talep ediyor.
TBMM’nin açılışı dolayısıyla milletvekillerine konuyla ilgili bir de mektup yollayan Adam-Der Yönetim Kurulu, 7248 nolu yasanın gerekçesinde yer alan, “Söz konusu yargılamaların sebep olduğu mağduriyetlerin ve açtığı toplumsal yaraların mümkün olduğu ölçüde giderilmesi, demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetinde yasama organına düşen başlıca ödevlerden biri olarak telakki edilmelidir.” sözlerini hatırlatarak, meclisi bu yasama döneminde bu ödevi yerine getirmeye davet etti.
Askeri Darbelerin Asker Muhalifleri Derneği’nin change.org’da imzaya açtığı metnin tamamı şöyle;
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI’NA
27 Mayıs 1960 darbesinden sonra Başbakan Adnan Menderes ve arkadaşlarını idam cezasına çarptıran özel mahkeme Yüksek Adalet Divanı kararlarını hükümsüz hale getiren ve bu kararlardan doğan zararların tazmin edilmesini öngören, 1 Temmuz 2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7248 sayılı yasanın gerekçesinde;
“Milletin vicdanında açtığı derin acı uzun yıllar hissedilen 27 Mayıs 1960 askeri darbesi, demokrasiye ve milli iradeye yönelik bir suikast olarak gerçekleşmiş; milletin özgürleşme iradesine olduğu kadar kalkınma çabasına da engel olmuş bir tertiptir. 27 Mayıs 1960 askeri darbesi, 12 Mart 1971’de, 12 Eylül 1980’de, 28 Şubat 1997’de ve en son 15 Temmuz 2016’da millete kasteden girişimlerin ilk halkasıdır” denilmektedir.
Bu gerekçe tüm darbelerin millete karşı yapıldığının ve milli iradeyi gasp ettiğinin beyanıdır. Bu beyan ortada dururken 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbe mahkemelerinin yargılamalarının milli iradeden alınan yetkiyle yapıldığı savunusu kabul edilemez. Bu darbeler arasında ayrımcılıktır.
Darbelerle ayrımsız hesaplaşmak, TBMM’ye düşen tarihsel bir görevdir! TBMM, 12 Mart ve 12 Eylül darbeleri sonrasında kurulan sıkıyönetim mahkemelerinin kararlarına ilişkin ivedilikle yapacağı yasal düzenlemeyle;
· 27 Mayıs 1960 darbecilerinin kurduğu Yüksek Adalet Divanı tarafından yargılanan herkesin hakları nasıl iade edildi ise; 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbecilerinin kurduğu ve onların emir komutasıyla hareket eden sıkıyönetim mahkemelerinin kararları ilga edilerek, yargılanan tüm kişi ve kurumların hakları iade edilmelidir.
· 12 Mart 1971 darbe mahkemelerince Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’a verilen idam kararı ilga edilerek itibarları teslim edilmelidir.
· 12 Eylül 1980 darbe mahkemelerince (sıkıyönetim mahkemeleri) siyasi mahpuslara verilen idam kararları ve Milli Güvenlik Konseyi onaylama kararları ilga edilerek itibarları teslim edilmelidir.
· Tüm darbecilerin isimlerinin verildiği cadde, park, bulvar, bina, kurum vb. tüm kamusal alan isimleri değiştirilerek darbecilerin isimleri kamusal alanlardan silinmelidir.
https://www.politez.com/detail/politez-/10518/adam-derden-imza-kampanyasi