Askeri Darbelerin Asker Muhalifleri Derneği ADAM-DER çatısı altında toplanmış,
12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbecileri tarafından sol görüşlü olduğumuz için Türk Silahlı Kuvvetleri’nden atılmış askerler olarak,
Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki en köklü gericilik hareketi olan solkırımcı 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesini 44’üncü yıldönümünde bir kez daha lanetliyoruz.
Kırk dört yıl önce NATO Paşalarının darbesi, daha Türkiye’de ilan edilmeden, dönemin ABD Başkanı’na “Bizim çocuklar başardı” sözleriyle müjdelenmişti. Türkiye’de patron sendikasının başkanı da sevincini “Eskiden işçiler gülüyordu, biz ağlıyorduk; şimdi gülme sırası bizde” sözleriyle dile getirmişti. Darbeci Genelkurmay Başkanı ise “Garson benden fazla maaş alıyor” diye yakınırken, emekçilere olan sınıfsal kin ve düşmanlığını vurguluyordu.
***
Bilinir ki bütün darbecilerin öncelikli eylemi, emek örgütlerini baskı altına almak, hak arama yollarını kısıtlamaktır. Nitekim kırk dört yıl önce darbe yapan NATO generalleri emek örgütlerini ve parlamentoyu kapattılar, 600 bin kişiyi işkenceden geçirdiler, idam sehpaları kurdular; medyayı, yargıyı, üniversiteleri tahakküm altına aldılar.
Darbeci paşalar tarihte benzeri görülmemiş insanlık suçu işlediler. Kürtlerin dillerine ve kimliklerine, Alevilerin inançlarına dair ötedenberi süregelen yasakcı inkar politikalarını çıplak şiddetle uyguladılar.
Dikensiz gül bahçesi yaratmak için on binlerce kamu personelini işten atan darbeci generaller, ülke çapında solkırımla kalmadılar, kışla içinde de solkırım yaptılar; resmi itirafa göre 397 subay, 176 astsubay, 447 öğrenci askeri işkenceden geçirip, işsizler ordusunun saflarına attılar.
12 Eylül 1980 askeri darbesi solkırımla yetinmedi, günümüz dikta rejiminin taşlarını döşedi, siyasal ve toplumsal gericiliği besledi, büyüttü. Siyasal islamın önünü açtı.
***
Üzüntüyle vurguluyoruz ki, 44 yıl önce askeri darbeye maruz kalan ülkemiz bugün de ümmetçi ırkçı sivil darbe rejimiyle yönetilmektedir. Hayatın her alanında isyan ettirici bir zorbalık, keyfilik ve hukuksuzluk hüküm sürmektedir.
Devlet erkinin tek adamda toplandığı bugünkü sivil darbe rejiminde TBMM, ancak 12 Eylül darbesi dönemindeki Danışma Meclisi kadar etkilidir. TBMM, devlet gücünü şahsileştiren ‘tek adam’ın iradesi dışında hiçbir karar alamamakta, denetim görevini yerine getirememektedir.
Padişahlık dönemindeki fermanların, askeri darbe dönemlerindeki emir ve yasakların yerini bugün “seçilmiş halife ve padişah”ın buyrukları almıştır. Devlet terörü, emek sömürüsü, yoksulluk, yolsuzluk, baskı ve sansür, ayrımcılık ve nefret darbe dönemlerindekinden hiç de geri değildir.
Yurttaşlar için güvence olması gereken yargı, askeri darbe dönemi yargısının bile gerisindedir. Toplumsal sözleşme olması gereken anayasa bile askıdadır. Yargının ne denli bağımlı hale geldiği, hukuka aykırı kararlar ve tutuklamalarla hemen her gün ortaya çıkmaktadır.
Medya kuruluşları ve sivil örgütler neredeyse tümüyle iktidarın denetimi altındadır; aykırı haber ve görüş yayan gazeteciler yurttaşlar keyfi olarak tutuklanmaktadır.
***
Geçmiş darbelerden farklı olarak ümmetçi ırkçı sivil darbe döneminde Türkiye’miz ne yazık ki sınırlarımız dışında savaşların da içindedir. ABD emperyalizminin “Büyük Ortadoğu Projesi”nin ortağı sıfatıyla Afganistan ve Irak’taki savaşlara katkıda bulunan siyasal İslamcı iktidar, Suriye’de ve Libya’da körüklediği iç savaşların doğrudan tarafıdır. Siyasal İslamcı iktidar, ulusal odaklı değil mezhep ve tarikat odaklı dış politikasıyla ülkemizi dünyada yalnızlaştırmıştır.
İslamcı faşizmin Filistin politikası da eşine az rastlanır ikiyüzlülük örneğidir. İslamcı faşist iktidar Siyonist zulmü en ağır sözlerle kınarken, İsrail ile ticareti sürdürmekten geri durmadı. Çünkü Filistin’de yaşanan trajedi, İsrail bombalarıyla parçalanan çocuk bedenleri, İslamcı iktidar için iç politikada istismar ettiği edeceği sıradan mağduriyet olmaktan öte bir değer taşımıyor.
***
12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbecileri tarafından sol görüşlü olduğumuz için Türk Silahlı Kuvvetleri’nden atılmış, işkence edilerek sorgulanıp yargılanmış, işsizliğe ve açlığa mahkûm edilmiş askerler olarak, patronları güldürmek için yapılmış darbeleri lanetlediğimiz gibi patronları rahat ettirmek için gerçekleştirilmiş tek adam darbesini de lanetliyoruz!
Darbelerin temel hak ve özgürlüklere, emek, barış,özgürlük ve demokrasi güçlerine verdiği zararın bilinciyle, her türlü askeri/sivil darbeye, diktatörlüğe, savaşa karşı olduğumuzu, siyasal İslamcı faşizmin karanlığına teslim olmayacağımızı bildiriyoruz.
ADAM-DER olarak, kültürler ve halklar coğrafyası ülkemizin gerçekten demokratikleşmesi ve barışa kavuşması için, tüm emek, barış, özgürlük ve demokrasi güçlerinin birleşik mücadelesinin inşası için azami çabayı göstereceğiz ve birlikte mücadeleyi sürdüreceğiz.
Asker/sivil tüm darbelere ayrımsız hayır!
Faşizme karşı demokrasi cephesi hemen şimdi!
Saygılarımızla.
AskeriDarbelerinAskerMuhalifleri Derneği
ADAM-DER YÖNETİM KURULU