Darbelere karşı başlattığımız kampanya çerçevesinde, 1 Ekim’de TBMM açılışı nedeniyle, milletvekillerinin üzerlerine düşen Darbelerle Hesaplaşmak sorumluluğunu hatırlatan aşağıdaki mektubu, TBMM resmi sayfasında mail adresleri bulunan vekillere yolladık.


1 Ekim 2020

Sayın Milletvekili,

27 Mayıs 1960 darbesinden sonra Başbakan Adnan Menderes ve arkadaşlarını idam cezasına çarptıran özel mahkeme Yüksek Adalet Divanı kararlarını hükümsüz hale getiren ve bu kararlardan doğan zararların tazmin edilmesini öngören 7248 sayılı yasa 1 Temmuz 2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

TBMM bu yasayla, darbelerle hesaplaşma anlamında hiç kuşkusuz olumlu bir adım atmış oldu. Ancak, Türkiye’nin darbe virüsünden arınmış bir hukuk devleti olması isteniyorsa, darbelerle hesaplaşma 27 Mayıs darbesiyle sınırlı tutulmamalıdır.

Söz konusu yasanın gerekçesinde,

Milletin vicdanında açtığı derin acı uzun yıllar hissedilen 27 Mayıs 1960 askeri darbesi, demokrasiye ve milli iradeye yönelik bir suikast olarak gerçekleşmiş; milletin özgürleşme iradesine olduğu kadar kalkınma çabasına da engel olmuş bir tertiptir. 27 Mayıs 1960 askeri darbesi, 12 Mart 1971’de, 12 Eylül 1980’de, 28 Şubat 1997’de ve en son 15 Temmuz 2016’da millete kasteden girişimlerin ilk halkasıdır”

denilerek, millet iradesine kast eden tertiplere benzer biçimde devam edildiği açıkça belirtilmiştir.

27 Mayıs 1960 Darbesi’nin ürünü olan Yüksek Adalet Divanı’nın kuruluşu, yapısı ve işleyişi ile ilgili yapılmış tüm değerlendirmeler, yani; hâkim güvencesinden ve doğal yargıç ilkesinden yoksunluk, bağımsız yargı organı niteliği taşımaması gibi nitelikler 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbelerinin sıkıyönetim mahkemeleri için de geçerli hususlardır.

Darbelerle yüzleşme ve hesaplaşma adına, 27 Mayıs darbesi sonrasında kurulmuş mahkemenin kararları hükümsüz hale getirilirken, 12 Mart ve 12 Eylül sıkıyönetim mahkemelerinin görmezlikten gelinmesi kabul edilemez.

 7248 sayılı Yasa’nın genel gerekçesinde değinildiği gibi,

Söz konusu yargılamaların sebep olduğu mağduriyetlerin ve açtığı toplumsal yaraların mümkün olduğu ölçüde giderilmesi, demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetinde yasama organına düşen başlıca ödevlerden biri olarak telakki edilmelidir.”

Şeklindeki ifade, bugün de TBMM’nin darbelerle ayrımsız hesaplaşmak yönündeki tarihsel görevine işaret etmektedir.

TBMM’nin yeni yasama yılında 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 askeri darbeleri sonrasında kurulan sıkıyönetim mahkemelerinin kararlarını hükümsüz hale getirecek bir yasa önerisini ivedilikle gündemine alması ve darbe dönemlerinde darbecilerin keyfi idari kararlarıyla görevlerine son verilen kamu görevlilerinin mağduriyetine son vermesi, toplumsal bir yaranın sarılmasını sağlarken, millet iradesine kast edenlere karşı Yüce Meclis’in tarihi bir tutumu olarak anılacaktır.

Saygılarımızla.

ASKERİ DARBELERİN ASKER MUHALİFLERİ DERNEĞİ

ADAM-DER YÖNETİM KURULU