Askeri Darbelerin Asker Muhalifleri Derneği tarafından12 Mart 1971 Faşist Darbesinin 51. yılı dolayısıyla yapılan açıklamada, “ABD’ye bağımlılıktan kurtulmadan, NATO üyeliğinden çıkılmadan Türkiye ne darbelerden kurtulabilir, ne de savaşlardan” denildi.

Türkiye’de emek ve demokrasi mücadelesinin yükseldiği her dönemde Türkiye’nin darbelerle karşılaştığı belirtilen açıklamada, bütün darbelerin arkasında ABD’nin yer aldığı vurgulandı. Darbe, ABD, NATO bağlantısına dikkat çekilirken, darbelerle hesaplaşılmadığı için darbelerin son bulmadığı dile getirildi.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin kınandığı açıklamada, Ukrayna’da yaşananlarda NATO’nun rolüne işaret edildi.

Açıklamada,NATO’nun savunma değil, düpedüz bir saldırı örgütü olduğu,  belirtilirken, “Türkiye’yi, halkımızın hiçbir çıkarı olmayan, halklar arasında düşmanlıklara sebep olan, silah tekellerine servet kazandıran, ekolojik tahribatı hızlandıran, kaynakları tüketip, yoksulluğu arttıran savaşların bir parçası haline getiren NATO’dan çıkılmalıdır.” Denildi.

ADAM-DER’in kurulduğu 2011 yılından bu yana her yıl 12 Mart tarihinde yapılan kitlesel basın açıklaması, İstanbul’daki yoğun kar yağışıyla nedeniyle iptal edilirken, bir grup dernek üyesi tarafından ADAM-DER’in girişimleriyle Kadıköy Belediyesi tarafından yaptırılan Erenköy’deki Kuşluk parkında yer alan İşkence Görenlere Saygı Anıtı’na, İnsanlık Onuru İşkenceyi Yenecek, 12 Mart 1971’i Unutmadık yazılı döviz bırakıldı.

ADAM-DER tarafından yapılan açıklamanın tam metni şöyle;

“12 Mart 1971 faşist darbesinin üzerinden 51 yıl geçti.

1961 Anayasası ile güvence altına alınmış, emekçilerin, gençliğin, aydınların, devrimcilerin mücadeleleri ile genişletilmiş hak ve özgürlükleri yok etmek için yapılan faşist darbenin üzerinden 51 yıl geçti ama saldırılar bitmedi.

61 Anayasasını bu ülkenin insanlarına çok görenler, 12 Mart darbesi ile elde edemediklerini, 9 yıl sonra, 12 Eylül 1980 darbesi ve sonrasında yürürlüğe koydukları 1982 Anayasası ile elde etmek istediler.

Darbecilerin hayal bile edemediklerini yıllar sonra, bir sivil darbe sonrasında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı altında kurdukları tek adam rejimi sayesinde elde ettiler ve bugün devletin tüm kurumlarının yetkileri bir tek kişinin elinde.

Demokrasi ve özgürlük isteyenler ne zaman güç kazansa, emekçiler daha yaşanabilir bir hayat için, daha iyi bir ücret için örgütlenmeye başlasa, gündeme askeri darbeler geldi. Bütün bu darbelerin ortak yanı; ABD ile bağlantılı olmaları, özgürlüklere ve sola düşman olmalarıydı.

Türkiye bu darbelerle hesaplaşamadığından, daha sonraki yıllarda 28 Şubat 1997’deki gibi örtülü, 15-16 Temmuz 2016’da açık askeri darbe girişimini ve nihayetinde bir sivil darbeyi yaşadı.

İçinde bulunduğumuz 2022 yılı aynı zamanda Türkiye’nin NATO’ya girişinin de 70. yılıdır. Türkiye’nin NATO’ya üyelik süreci, ABD egemenliğine giriş sürecidir. 1971 ve 1980 darbelerinin ABD patentli olduğunu, CIA belgelerinden, ABD ve Türkiyeli yetkililerin ifadelerinden biliyoruz.

Darbelerle hesaplaşmak isteyenler, öncelikle ABD Türkiye ilişkilerini sorgulamalıdırlar. ABD’ye bağımlılıktan kurtulmadan, NATO üyeliğinden çıkılmadan Türkiye ne darbelerden kurtulabilir, ne de savaşlardan.

Bugün ABD öncülüğündeki NATO’nun, bir ülkeyi, daha üye olmadan, nasıl felakete sürüklemekte olduğuna tanık oluyoruz. Kuzey komşumuz Ukrayna’da halk, bir yandan ABD emperyalizmi tarafından cesaretlendirilip kışkırtılmış Ukraynalı oligarkların temsilcisi bir hükümetin yönetimini sorgulamak, öte yandan Çarlık Rusya’sını hortlatma hevesindeki yayılmacı Rus milliyetçiliğinin işgaline karşı ölüm kalım savaşı vermek zorunda kalıyor.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, her ne sebeple olursa olsun haklı gösterilemez. Ancak, Rusya işgalini kınayanların, sivil halka yapılan zulme, egemen bir ülkenin işgal edilmesine karşı çıkanların, dönüp bir de kendilerine bakmaları gerekir. Kuzeyde olduğu gibi güney sınırlarımızda da savaş yıllardır devam ediyor. Irak’ta, Suriye’de diktatörlükleri yıkarak, demokrasi götürmek iddiasındakilerin bu ülkelerde nasıl bir yıkıma neden olduklarına en yakından tanıklık eden Türkiye halkıdır. Buna Afganistan’ı, Libya’yı ve daha başka ülkeleri de eklemek mümkün.

Tüm bu ülkelerde çatışmalara, iç savaşlara ve sonuçta işgale neden olanların başında hep bu ülkelere binlerce kilometre uzaklıktaki ABD emperyalizmini görüyoruz.

Dikkat çekici olan ise, Türkiye’nin de tüm bu savaşlara, işgallere bir şekilde ortak olması, askerlerini sınırlarının ötesine yollamasıdır. Yurt savunması dışındaki hiçbir savaş kabul edilemez. Savaş bir insanlık suçudur ve mahkum edilmelidir.

Askeri Darbelerin Asker Muhalifleri Derneği olarak, Savaşa Hayır diyoruz. Türkiye’yi, halkımızın hiçbir çıkarı olmayan, halklar arasında düşmanlıklara sebep olan, silah tekellerine servet kazandıran, ekolojik tahribatı hızlandıran, kaynakları tüketip, yoksulluğu arttıran savaşların bir parçası haline getiren NATO’dan çıkılmalıdır. NATO savunma değil, düpedüz bir saldırı örgütüdür.

***

12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbecileri tarafından sol görüşlü olduğumuz için Türk Silahlı Kuvvetleri’nden atılmış askerler olarak, tüm darbeleri lanetliyor, ülkemizin gerçek anlamda demokrasiye ulaşması için ayrımsız tüm darbelerle hesaplaşılması gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz.

Darbelerin temel hak ve özgürlüklere, emek barış ve demokrasi güçlerine verdiği zararın bilinciyle, her türlü askeri ve sivil darbeye, diktatörlüğe, savaşa karşı olduğumuzu, 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbelerine teslim olmadığımız gibi, siyasal İslamcı faşizmin karanlığına da teslim olmayacağımızı bildiriyoruz.

ADAM-DER olarak, kültürler ve halklar coğrafyası ülkemizin gerçekten demokratikleşmesi ve barışa kavuşması için, tüm emek, barış ve demokrasi güçleri ile birlikte mücadeleyi sürdüreceğiz.”

https://www.politez1.com/detail/politez-/11091/adam-der-natodan-cikmadan-ne-darbelerden-ne-de-savaslardan-kurtulabiliriz